Modern edebiyat için muazzam bir dönemeci temsil eden Karanligin Yüregi, “medeniyet”i bir arada tutan ipligin aslinda ne kadar ince oldugunu gözler önüne seriyor.
Joseph Conrad’in 19. yüzyilin son yilinda yazdigi Karanligin Yüregi, tarihin en kanli asirlarindan bir tanesine damgasini vuran savaslar, gelisen teknolojinin açtigi uçurumlar, modernligin allak bullak ettigi toplumlar gibi konulara bir uvertür niteligi tasiyor. Gizemli Kurtz’u bulmak için görevli olduklari ticaret sirketinin Belçika Kongosu’ndaki subelerine yolculuk eden Marlow, karanligin çöktügü bu cografyada ummadigi dehsetlerle karsilasir. Marlow, Kurtz’a dogru ilerlerken, medeniyete ve kendisine olan güveninin parçalandigini da fark eder. Conrad’in basyapiti kabul edilen ve William Golding, George Orwell gibi yazarlari etkilemis bu roman hem dönemin deger yargilarini, hem de emperyalizmin meydana getirdigi tahribati resmediyor.
“Karanligin Yüregi, Afrika’yi bir sembolik imge olarak Avrupalilarin zihnine naksetmistir.”
GRAHAM GREENE