Mutlak kesinliklerle dolu bir akil yürütmenin can sikici saydamligi olmasa, rastlantinin bozguncu diline hükmetmenin yaralayici siirinden söz edebilir miydik? Ya manevi yoksullugun Farisi bakisi olmadan, sinemanin idyllic harmanindan? Kara çarsaflarin kapkara hüznü dilsizligin bastirilmis hiriltisina karistiginda, en iddiasiz yasamin en tantanasiz görüntüsü bile patlamaya hazir bir silah olup çikar hemen. Çünkü ölçülü mütevaziligin bakiyesi tekinsizdir her kosulda. Iran sinemasinin hesapli ve ölçülü sükûnetinde de uçsuz bucaksiz düs gücünün göz açip kapayincaya kadar yakici düsüncelere tercüme edilisinin imkânsiz güzelligiyle karsilasiriz; gerçeklikle iç içe geçmis gizemlerin, türlü paralaks hallerinin farkli anlamsal katmanlariyla. Bu filmlerde sinematografik dilin her bakimdan kurmaya özen gösterdigi dinginlik, sözcügün gerçek anlaminda sevinçli bir dileyistir. Cografyanin, kelimenin tam anlamiyla bir "kader" olarak algilandigi bir yasamin ihtiva ettigi kirilgan siirsellikle katiksiz iyimserlik arasinda bitimsiz bir gidisgelis. Bu öylesine zahmetli bir mesaidir ki, apaçik ortada duranin ikinci kez adlandirilmasini ya da farkina varilmasini fuzuli bir çabaya dönüstürür. Anlamayi grotesklestirir, belirsizligi daha da belirginlestirirken... Farisi sinemanin belli basli filmlerine adlarini veren sözcüklerin anlam bagaji o denli genistir ki, belki de bu yüzden Ghobadi'nin evreni bastan sona bir Gergedan Mevsimi'dir; Macidi'ninki mesum bilinçlerin ve kusurlu bedenlerin karanligi içinden devsirilmis Tanri'nin Rengi; sehvet yogunluguyla köreltilmis çagcil asklari adeta yagmur damlalarinin safligiyla yeniden aritmayi öneren Baran; Mahmelbaf'inki ömrü Sükût'a adanmis bir arinin her sabah küçük bir cam kavanozda yeni bastan akort ettigi Hayat; Kiarostami'ninki bütün bir agonist çabayi agizda sulu bir hazza dönüstüren Kirazin Tadi; Penahi'ninki Daire'vi ve tekdüze bir yasamin metafizik siddetiyle sendeleyerek farkli bir gerçege uyanmis insanlarin yüzünde parçaladigi bir Ayna; Mehrjui'ninki pastoral nitelikli bir direnisi toplumsal gerçekligin masalsi diline tercüme eden Inek; Farhadi'ninki ne pahasina olursa olsun hayatta kalma iradesine eslik eden özgürlük arayisini ahlaksal linç eyleminin doksan derecelik dik açisiyla birlestiren Elly Hakkinda ve final sahnesinde ebeveynlerine yönelik yasadigi seçim yapma zorluguyla kültürel tercihleri arasinda sikisip kalmis bir toplumun mütereddit halini somutlayan Bir Ayrilik; son olarak da, Kara Ev'lerin ürperten aydinligini tozlu Tahran sokaklarinin büyülü görselligiyle harmanlayarak fazladan siir katan Fürug, v.s… Farisi film kahramanlarinin her kosulda "yasami basarmasinin" siir yüklü dermansizligina gelince; çaresizlik dolu görüntülerinin kupkuru alevi bile isiksiz kalplere baruttur çogu zaman; en yakici umutsuzluklarin meydan okuyucu tavri karsisindayken bile, umarsizca çekip gitmelerin esrik vapuru gibidirler. Ez cümle, nicedir hayatin yaptigi sasmaz kurgunun insanda uyandirilabilecek yegâne acayip gerçeklik kurgusu oldugunu fisildiyor kulagimiza Iran sinemasi… Unamuno'nun deyisiyle, yasamin trajik kurgusu yerine, gün geçtikçe daha da agirlasan trajik duygusunu…(Tanitim Bülteninden)Ince Kapak: