Aldatanlar aldatmakla yetinmezler; onlar, ihanete ugrayandan bunun için üzülmemesini, kahirlanmamasini, dertlenmemesini, sevdiginin bir baskasiyla yasadigi hazzin üstüne kendi acilarinin gölgesinin vurmasina izin vermemesini de isteyecek kadar bencillesirler. Ihanetin yarattigi ve hem aldatanin hem aldatilanin hayatina yayilan kederli gölgeyi, isterler ki aldatilan temizlesin, aldatani vicdan azabindan, suçluluktan, bir baskasini haksiz yere üzmüs olmanin utancindan kurtarsin; bunu elde edebilmek için aldattiklarinin önünde alçalmayi, kendilerine acindirmayi, gülünç saklabanliklarla bir gülücük koparmaya ugrasmayi mubah sayarlar ama ne yaparlarsa yapsinlar bu armagani aldattiklarindan alamazlar; aldatilan, elinde kalan son silahi asla kendini aldatana gönül rizasiyla teslim etmez. Ragip Bey de, sehrin bir isyanla sarsildigi o aksam, akibeti meçhul bir yolculuga çikarken, istedigi armagani alabilmek için farkina varmadan kendisini acindirmaya ugrasti; eger yaptigi seyin farkina varabilseydi bunu asla yapmazdi ama o anda, kendi kederiyle sogumus kadinin bir tebessümüne, yari karanlik odada tek basina Kuran okuyan yalniz kadinin kendisine bagislayacagi bir vicdan rahatligina öylesine muhtaçti ki kendisine hâkim olamadi. "Bir çatisma kaçinilmaz gözüküyor, gidip de dönmemek var, hakkinizi helal edin." Hatice Hanim'in verdigi cevabi hiçbir zaman unutmadi: "Benim sizde bir hakkim yok."