Felsefenin süphe ile baslamasi gibi, insan onuruna layik denebilecek bir hayat da ironi ile baslar.S. Kierkegaard Kierkegaard zihinsel ve sanatsal gelisimi sürecinde önceleri Alman romantizminin etkisi altindaydi. Kendini, geleneklerin zihinsel gelisimini sinirlamasina izin vermeyen yaratici bir birey olarak tanimliyordu. Bu baskaldirinin ana motifini ise ironi kavrami olusturuyor ve böylece ironi genel bir zihinsel ilke düzeyine yükseltiliyordu. Bunun üzerine Kierkegaard, ironiyi zihinsel faaliyet için önemli bir ilke olarak gören ilk felsefi kisilik olan Sokrates’e yöneldi. Sokrates ironiyi tartismalari yönlendirmek için kullaniyor, bunu da, o zamana kadar bilindigi düsünülen konulardaki belirsizlikleri ve çeliskileri açiga çikarmak amaciyla bilmiyormus gibi yaparak sorular yöneltmek ya da bilgisizmis gibi davranmak suretiyle yapiyordu. Böylece Sokrates üzerine yogun bir çalisma yapan Kierkegaard, Ironi Kavrami’nda büyük filozofu Xenophon, Aristofanes ve Platon’un gözünden inceler ve onu Fichte, Schelling ve Hegel gibi 18. ve 19. yüzyil filozoflariyla karsilastirir. Ironi perspektifinden bakarak Platon diyaloglarindaki sokratik unsurlari ortaya çikarmayi dener. Ironi Kavrami, genis okur kitlelerinin ilgisini çeken büyük filozof Kierkegaard’in doktora tezi olarak gerçeklestirdigi bir çalismadir. Bu nedenle birinci bölümünde mümkün oldugunca akademik bir dil kullanmaya çalisan Kierkegaard, metin ilerledikçe, özellikle ikinci bölümde o müthis siirsel ve yaratici üslubunu bulur. Ironi Kavrami, çagin en önemli filozoflarindan biri olan Kierkegaard’in yazarligindaki bu büyük dönüsümü izleme açisindan da ayri bir degere sahiptir.Çünkü onun yazarlik yetenegi adeta bu sayfalardan dogmustur.