Iletisim bilimleri alanina iliskin düsüncelerimizin genel bir ekolojisini tasarlama iddiasindaki kurucu metinlerin tarihi halen insa halinde olup, genellikle yirminci yüzyilin ilk çeyregine tarihlenir. Her türden kaotik savrulmaya ve rizikoya açik toplumsal iliskiler mimarisinin "onarici" bir pratigi olarak öne sürülen iletisim olgusunun teoride buldugu karsilik, içinde eylem olanaklarini ve kontrol amacini da barindiran insancil, etkili ve ikna edici bir etkilesim sürecini yeni yeni filizlenen disiplin açisindan egemen norm olarak saptar. Bu genel çerçeve, asagi yukari 1970'li yillardan itibaren etkili olmaya baslayan göstergebilimsel okulun iletisim pratiklerinin çikisina kadar varligini sürdürür. Böylece daha önce iletilerin bir noktadan diger bir noktaya ya da noktalara dogru ve etkili biçimde aktarilmasi süreci olarak tanimlanmis olan iletisim kavrami, yerini iletisimsel eylem ve metinlerin alimlanmasi sürecine birakir. Dahasi, bu açidan iletisimi eski dünyanin yeni ütopik tasarisi olarak görenler arasinda neredeyse merkezi bir tutum söz konusudur. Iletisim Bilimlerinin Unutulmus Kökenleri derlemesi içinde yer alan metinler, iletisim ekseninde kendini yenileyen ütopik tasarinin belli basli düsünsel ugraklarina buyur ediyor okuyucuyu. Insanin antropolojik açidan yapilmis farkli bir tanimini sunan kitap, iletisim çaginda yasayan biz homo communicantlar için…(Tanitim Bülteninden)