Otuzlu yaşları, yaşadığı toplum açısından en cahil ve en karanlık döneme denk gelen aydın bir genç, hayata bir türlü tutunamaz ve kesintisiz olarak acı çekmektedir. Ne ki emekli deneysel bilimleri profesörü olan Mumurin, bu genç ile tesadüf eseri karşılaşır ve onu çok samimi bulduğu için ilginç bir dostluk başlar aralarında. Neredeyse her gün telefon yoluyla konuşmaktadırlar, goygoy yaparlar ve gündemi değerlendirirler. Öyle ki ikisi de çapkındır ve kadınlara düşkündürler. Hasta toplumlara karşı nasıl önlem alınması gerektiğini iyi çözmüş olan Mumurin, bir biçimde toplumdan rahatsız olmamayı başarır ve bunu Kutay'a da öğretmek ister. Ayrıca cinsellik, sadomazoşizm, şiddet ve 'giz'lerin iç içe örülerek yazarın düş dünyasının içine gerçekçi bir yolda oturtulduğu bu yarı-polisiye olan eserde, endüstriyel toplumun en önemli olumsuz getirisi olan yabancılaşma ve ihanet olağan bir düzlemde gündeme getirilmiştir.