O tatli ama huysuz küçük kiz, “olagan”daki absürdü gören, onu da ironiyle desen bir genç kiz simdi. Hayat, iliskiler, 80’ler, siyaset ve sanattan yansiyanlar, yine Huysuz’un diliyle, serinin bu ikinci romaninda.Vivet Kanetti, elinden tutup 17’sine getirdigi Huysuz’la birlikte 80’lerde o evden bu eve, su masadan bu masaya dolanip Türkiye’yi dinlememizi sagliyor.Balikçi koca bizim çevredeki kadinlarin ortak fantezisiydi, neredeyse babaannemin bile. Filiz belli araliklarla sayiklardi: “Ah söyle dag ile deniz arasina sikismis bir Italyan köyüne çekilsem, ne dedigini anlamayacagim bir balikçi bulsam, sadece seviserek anlassak, oradaki yoksul aile çocuklarina beden egitimi dersleri versem, sarkilar söyletsem, kizlara dikis nakis ögretsem...” Balikçi koca bulma hevesine annemle birlikte gördükleri ve nedense hiç unutamadiklari bir Italyan filminde kapilmislardi, sonra da anlata anlata, agizdan kulaga, filmi görmüs görmemis herkeste bir balikçi merakini tetiklemislerdi, küçük çevremizde...