Bir tek parçada yakalayamıyordum onu. Birçok kadın, birçok erkek yüzü gelip geçiyordu hafızamdan… Kaç yüzden, kaç parçadan oluşuyordu bu yüz? Hepsi mi Hasret’ti? Bir zaman dilimi ve birden fazla parçaya bölünmüş bir yüz. Her bir parçadaki görüntüyü ötekinin üstüne, yanına koymaya, eklemeye çalıştım. Uymuyordu. O zaman, “Neden bir tek kişiyi bekliyorum ki,” diye düşündüm. Gelen bir kişi değildi ki, gelen bir zamandı, bir zamanın içinde kalan silik siluetler. Her şey onların peşine takılıp gelecekti birazdan. Ben Hasret’i bir kadın olarak düşündüm. Değil miydi? Tabii ki bir kadındı. Ama ötesi… Ötesi de vardı…