“Soğuk, soğuk, soğuk, buz altındaydı dünya; bitmek bilmez bir
zemherinin ortasında. Memleket bolluk içindeydi evvel zamanda.
Köyler insanla doluydu, ambarlar buğdayla. Şimdi ekinler
göğermez, sular akmaz. Koyunlar melemez, küheylanlar kişnemez.
Üzerinde kara bulutlar, tarlasında bozkurtlar; velhasıl sefalet alır
yürür oldu kara topraklarda.”
Farklı zamanlarda, farklı mekânlarda sürüp giden, ama günü gelince
aynı yörüngeye oturan bir trajedinin hikâyesi bu.
Biri Doğu Anadolu’nun soğuk, kurak ve zulüm dolu coğrafyasında,
diğeri başkent İstanbul’un entrikalarla dolu keşmekeşinde.
Germakoçi Uğur Erbaş’ın olağanüstü çizgileri ve renkleriyle
cisimleşen büyük bir grafik roman.