Bu aziz milletin yetiştirdiği en büyük şahsiyetlerden birisi hiç şüphesiz Fârâbî’dir. Onun için İbn Ebî Usaybia, “kâmil bir filozof, fazıl bir
imam”; İbn Hallikân, “Müslüman filozofların en büyüğü” demiştir. Fârâbî’nin hakikatlice anlaşılması için Yunan ve Helen birikiminin iyi
bilinmesi gerekir diyenlerin yüzde kaçı acaba, Fârâbî’yi tam anlamıyla anlayabilmek için başta Kur’an ve sünnet olmak üzere İslam
medeniyetine, oradaki ilmî düşüncelere, âlim sahabilere ve kadim İslam mezheplerine muttali olunması gerekir cümlesini kuruyor? Kaç
kişi acaba Fârâbî, düşünce ağacının toprağına uygun bulduğu yabancı mamul gübreleri atıyor olsa da o ağacın asıl toprağı da suyu da
kendi medeniyetidir diyebiliyor? Kimi Müslüman yazarlar onun Müslüman olmadığını ileri sürmüş hatta ispata çalışmış, kimi Harran
Vesenîliğine meyletmiş bir Sâbiî, kimi Aristoteles’in çömezi Yeni-Platoncu dili kullanan bâtıni demiş, kimi düşüncesinde Yunanlıdır
demiş, kimileri akademik şüphelere kapılıp kitaplarını yok etme çabası sergilemiş, en azından ilgililer nazarında değerini düşürmüştür.
Elinizdeki çalışma Fârâbî ve eserlerine belirli konular çerçevesinde itibarını ve İslam düşüncesindeki yüksek konumunu
iade etme çabasıdır.