1950’li yılların ortalarından itibaren finans alanı, geleneksel finans modellerinin baskın olduğu bir döneme girmiştir. Geleneksel ekonomi ve finans modellerinin temel noktası ya da varsayımı, insanların rasyonel birer canlı oldukları ve bu nedenle rasyonel hareket ettikleri ya da kararlar aldıkları şeklindedir. Bu varsayıma göre insanların rasyonel olmaları, piyasalarda gerçekleştirdikleri her türlü işlem ve faaliyetlerde de rasyonel hareket etmeleri sonucunu doğurmaktadır. Geleneksel finans teorilerinin temel hipotezlerinden birisi etkin piyasalar hipotezidir. Bu hipoteze göre piyasalardaki fiyatlar, rasyonel bireylerin rasyonel hareketlerine bağlı olarak etkilenmektedir. Fama (1997), piyasalarda belli bir süre bir takım anomaliler izlense dahi, ölçülen her türlü anomalinin bir süre sonra kendiliğinden ortadan kalkacağını ileri sürmüştür. Fama’ya göre piyasa anomalileri ve bu anomaliler nedeniyle olağandışı şekilde oluşan kârlar piyasalar tarafından ilk kez farkına varıldıklarında piyasa katılımcıları tarafından yapılan işlemler ile kısa bir süre sonra ortadan kalkacaktır. Buna karşın, piyasa anomalilerinin tamamen ortadan kalkmadığı ve bu anomaliler nedeniyle kâr elde etmeye devam edildiği yapılan çalışmalar sonucu ortaya konmuştur. Anomalilerin varlığını devam ettirmesi ve bu anomalilerin tespit edilmesine, çeşitlerinin belirlenmesine ve etkilerinin ortaya konmasına yönelik yapılan çalışmaların nihai olarak geldikleri noktada “davranışsal finans” olarak adlandırılan ve finans alanına farklı bir boyut daha kazandıran disiplin ortaya çıkmıştır. Davranışsal finans, sosyoloji ve psikoloji gibi bilimlerin finans ve ekonomi alanlarındaki çalışmalara dahil edilmesi ile beklenen fayda teorisi ve rasyonel davranış kalıplarının dışında yeni gözlemlerin yapılmasını ve klasik teorilerle çelişen noktaların açıklanmasını kapsamaktadır. Dolayısıyla davranışsal finans, psikoloji ve sosyoloji gibi farklı disiplinlerin insana bakış açısından yola çıkarak klasik ve temel ekonomi ve finans modellerine eleştirel ve bununla birlikte eksiklerini tamamlayıcı bir bakış açısı getirmektedir. Bu bakış açısı, insanların, Meir Statman’ın ifadesiyle “rasyonel” olmaktan ziyade “normal” kabul edilmesini içermektedir. Bu kitap, bilimsel kaygılarla ve bilimsel hassasiyetler gözetilerek hazırlanmış, bilimsel mahiyette bir araştırma ve derleme çalışmasıdır. Kitapta, genel hatlarıyla temel finans ve davranışsal finans teorilerine ve modellerine değinilmiştir. Çalışmanın hazırlanmasında literatürden oldukça yoğun bir şekilde yararlanılmıştır. Kitabın tüm akademisyenlere ve araştırmacılara faydalı olmasını temenni ederim.