Felsefi masallar: Hikâyeler, kurgular, uydurmalar, yanlış ifadeler, hileler, palavralar, kuyruklu yalanlar. Ya da sadece yanlış beyanlar, kaçamak cevaplar ve tamamen gerçeğe dayalı olmayan anlatılar... Elinizdeki kitap, büyük felsefi masalları derleyen, çözümleyen ve nakleden, bir tür alternatif felsefe tarihi çalışması. Felsefenin kendisine uygulanan felsefi bir yaklaşım. Bu yaklaşım bazı kritik soruları tetiklemekte: Büyük filozoflar nereden geliyor? Fikirlerinin kaynağı ne? Neyin önemli, neyin önemsiz olduğuna kim karar veriyor? Filozoflar içinde neredeyse hiç kadın olmaması ve çoğunun varlıklı aristokrat erkeklerden oluşması bir tesadüf mü? Çinli ve Hintli filozofların Avrupa üzerindeki etkisi çok mu azdı gerçekten? Neden Descartes’ın modern felsefesi Tanrı’ya ilişkin geriye dönük referanslarla dolu? Hegel (Schopenhauer’in iddia ettiği gibi) yazmayı beceremeyen bir budala mı, ya da basitçe, çoğumuz için çok mu zor? Yoksa şu devasa bilgi mabedinin Marksist tarzda bir yapısökümüne mi girişmek gerekiyor?
Bu kitap, muhteşem bir denize parmaklarının ucunu daldırmak veya belki de birkaç yeni simanın girmesine izin vermek için felsefi Pantheon’u biraz iteleme girişimidir. Elbette amaç yıkmak değil, felsefenin yeniden canlandırılması. Mesele, filozofların geri kalanımızdan farklı olmalarının gerekip gerekmediği ya da hakiki filozoflar olup olmadıkları yahut bizzat felsefenin tümden saçmalık, zırva, palavra, boş laf ve ıvır zıvır olup olmaması değil. Mesele, daha ziyade, felsefenin çok daha müşterek bir süreç olması ve bilgiyi hiyerarşik olarak inşa etmek isteyenlerin bilinmesini istediğinden çok daha incelikli olmasıdır; herkes için felsefe ve düşüncenin, herkes için olabildiğince demokratikleşmesi...