“Limon Yağmuru” (2014), “Anlatamıyorum” (2017) kitaplarıyla adını duyuran Emrah Öztürk’ün üçüncü öykü kitabı “Evine Dönemeyen Adam”.
Kişileri çevreleyen zamanla mekânın, eylemleri belirleyen eşyayla doğanın güçlü anlatımı göze çarpıyor öykülerde. Özellikle “Rüya Hanım’ın Günlüğü” öyküsünde mutluluk, özgürlük ve benlik arayışını zehirleyen ihanet ve suçluluk duygusu öne çıkıyor. Karabasanlar, gerilimler, hesaplaşmalar ve ödeşmeler bir korku filminin sisli havası içinde veriliyor.
Sessizlikteki dostlukla gürültüdeki düşmanlık arasında derinleşen, bireysel arzularla toplumsal dayatmalar arasında göz ardı edilmiş duyarlıkları incelikle işleyen bir kitap, “Evine Dönemeyen Adam”.
“Tüketici bir karanlık kaplamıştı ruhumu. Üstelik her şey, her şey müthiş bir sessizlik içindeydi; boğulmama karşı kayıtsızdı her şey. Buna razı gelmiş gibiydiler. Veya sanki beni boğanla aynı fikirdeydiler... Gelip beni kurtaracak, bu duruma dur diyecek, müdahale edecek kimse yoktu ortalıkta. Unutulmuş, daha doğrusu göz ardı edilmiştim. Kimileri böyle bir durum karşısında hemen teslim bayrağını çeker, kendisini bekleyen kadere boyun eğer. Yani direnmez, yani şu söz konusu değersizlik hissiyle hemen barışır. Tamam, der. Benden bu kadar, der. Fakat ben öyle demiyordum. Çırpınıyordum. Sağ kalmaktan ziyade değerli olduğumu ispat etmek için çırpınıyordum.”