Burnu ve gözü yok ama ağzı var.
1907’de Temperley Kliniği’ne iyileşmek umuduyla yatan, başına geleceklerden habersiz birçok hastadan birinin son sözü.
O yıl klinikteki doktorlar bilim yaşam için mi, yoksa ölüm için mi karıştırmış vaziyettedir.
Yüz yıl sonra ise korkunç deneyi yöneten doktorlardan birisinin torunu, bu kez sanat için benzer bir sorunun peşine düşüyor.
Dehşet ve korkuya “burnu ve gözü” kör fakat kana susamış, ağzı hiç durmayan bir grup doktorun etik sınırları aşan deney hikâyesini okurken “comemadre”nin zehri damarlarınızda dolaşacak.