“Her şeyden öte dürüst yazmak ve geleneksel alçakgönüllülük beyanlarından kaçınmak idealdir. Çünkü eğer kişiden hayatını halka faydalı yapan olayları dahil edecek şekilde anlatması isteniyorsa bunun tek açıklaması o kişinin hayatında faydalı bir şey başarmış, insanların kayda değer bulduğu bir başarıyı elde etmiş olmasıdır. Aynı şekilde, insan kendisi hakkında yazdığını unutmalı, hayatının gidişhatını ve başarılarını mümkün olduğunca objektif bir şekilde anlatmak için egosunu devre dışı bırakmaya çalışmalıdır. Ben de bunu yapmaya çalışacağım ama başarılı olup olmayacağım başka bir konu.”
Bu kitapta zamanının, hatta belki de bizim zamanımızın bile ötesinde görüşlere sahip olan Aleksandra Kollontay yaşadığı olağan üstü hayatı okura anlatıyor. Tam anlamıyla bir azim timsali olan yazar, toplumun önünde sonunda cinsiyet eşitliğine ulaşacağına dair inancını bize aktarmak için kendi yaşadıklarını örnek gösteriyor. Çoğu ülkede kutlanan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün kutlanmasına nasıl öncülük ettiğinden, toplumsal engeller yüzünden tarihte hiçbir kadına sunulmayan mevkilere nasıl ulaştığından ve toplumun eşitliğe ulaşmak için nasıl yeniden yapılandırılmasının gerektiğinden yalnızca kendisinden edinebileceğimiz bir içgörüyle bahsediyor, Kollontay. Cinsel Özgürlüğüne Kavuşmuş Komünist Bir Kadının Hayatı, tarihin en önemli feminist figürlerinden birinin sıra dışı hayatını nesnel bir dille dünyaya sunuyor.