Sahibinin, vazifesi bittikten sonra, geceleyin mum isiginda kaleme aldigi bu günlügün önemi, Filistin’deki en mühim tarihî dönüsüm kavsaklarindan birisine Kudüslü siradan bir asker ve vatandasin dünyasini yansitmasindan kaynaklanmaktadir. Söz konusu dönem, dört asirlik Osmanli idaresinin sona erisi ve o zaman için kimligi belirsiz bir gelecegin baslangicidir. Bu, Gazze ve Bi’rüsseb’den akin eden Ingiliz ordusunun Kudüs’e girmek üzere oldugu ve Ingiliz donanmasinin Yafa ve Hayfa’yi denizden bombalamaya basladigi bir vakittir. Bu dönemden elimize ulasan tüm otobiyografi ve anilarin siyasî liderlere, komutanlara veya fikir önderlerine ait oldugunu ifade edebiliriz. Tercüman’in günlügü bu yönüyle türünün tek örnegidir. Basit bir askerin, muhasara altindaki sehrine dair gözlemlerini ve samimi görüslerini yansitmaktadir. Yazar, günlügünü baskalarinin görmesinden çekinerek gizli bir sekilde kaleme almistir. Bu nedenle bu günlük, Osmanli döneminden bize ulasan, halkin bastirilmis seslerinin nadide bir kaydidir.