Yürüyordu Baba Erenler refiki ile bir sirr-i müstakimde ve tefekkür eyliyorlardi birbirlerindeki kendileriyle. Mucize görmeden imana ve de imam’a gelmislerdi. Tane tane dizilmislerdi tesbih gibi ve de serdeki imameyi tesbih ediyorlardi amma bizler onlarin tesbihini anlayamiyorduk bir türlü. Yola düstüklerinde kadem basmislardi turâba. Âdemi bir kademdi demleri. Cevelân eder iken ayni anda sücûd ediyorlardi Turâb’daki Rabb’a. Harâb düser iken azamet-i Rabb’da, yetismis idi o vakit Ebu Turâb da imdada. Yezdani bir siir dökülüvermisti dehan-i Sir-i Yezdan’dan. Amma kipirtisizdi, tevhid idi lebleri. Lakin dürülü ve de bükülü sedasi sigmisti kalplerine Baba Erenler ile Refiki’nin. Bir acaib seyrana duçar olmuslardi. Sedasindan seyrana oradan seyr-i an’a iktida olmuslardi. Iptidasi idi intiha bu iktidanin. Seyr, ana sirdan nüzul etmisti Turâb’daki Ebu’ya erenlere. Ol sebeple Ebu’ya erenlere, Baba Erenler denildi. Baba’nin çocuguydu bu erenler ve babanin sirriydi çocuk.