İdealist, azimli, hayatın gerçeklerinden haberdar Şinasi’nin yerli imkânları kullanarak sağladığı başarı ile alafranga düşkünlüğünün ve hilekâr yapısının cezası olarak İsviçre’ye gidip kayıplara karışan Senai’nin trajikomik dramını işleyen Ahmet Mithat; köy hayatına olumlu bir bakış açısıyla yaklaşır.
Senai, köydeki arazileriyle Karun kadar zengin babasından aldığı öğütlerle şehir hayatının özentisi içerisinde Mekteb-i Sultaniyi bitirdikten sonra avukat olup Avrupa’ya gitme hayalindedir. Şinasi’nin ise hedefinde okulu bitirdikten sonra köye gidip tarım ve ticaret alanında kendini geliştirmek vardır. Böylelikle iki zıt karakter bahtiyarlığı bulma gayesindedir.
Vücudum sakat değil, tam! Aklım noksan değil, kâmil! Yaradılışımda, fıtratımda tembellik yok; çalışkanlık var! Karar verme gücüm, miskinliğe rızadan ibaret değil; bahtiyarlık arzusundan ibaret! İşte Cenabıhak bunları her kime verirse o adam bahtiyar olabilir.