Bazen geçmişin kuru kalıntıları üzerimizi örttüğünde, küf koktuğumuzu hissederiz ama bugün denen gübreli toprağın içinde ilerleyen kaç tombul ve beyaz sürgün olduğunu, gizlice filizlenmekle meşgul kaç tohum olduğunu, kaç yaşlı fidenin kendini toparlayıp çiçekli hayata dönüşecek olan canlı tomurcuğa odaklandığını bir görebilsek, içimizde yatan o kıpır kıpır, gizli geleceğe bir bakabilsek, muhtemelen hüznümüzün ve şüphelerimizin ne kadar saçma olduğunu anlardık; en iyisi canlı, yani büyüyen bir insan olmaktır.
Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan Çek asıllı Karel Capek yaşamı boyunca bilimkurgu romanlarından öykülere, dedektif hikâyelerinden tiyatro oyunlarına kadar pek çok alanda kalem oynattı. İlk olarak 1929 yılında yayımlanan Bahçıvanın Bir Yılı, Capek’e özgü o yer yer muzip yer yer bilge üslubun en etkileyici örneklerinden biri. Yaşam üzerine bir alegori olarak da okunabilecek bu usta işi kitap boyunca okurlara bahçenin üzerinde yükselebilmek için kanatları, çömelmesi gerekmesin diye böceklerinkini andıran bacakları olmasının hayallerini kuran bahçıvanların bir yıl boyunca üstesinden gelmeleri gereken güçlükleri aktarırken her birimizin içinde var olan o ölümsüz ve mucizevî iyimserliğe göz kırpmayı da ihmal etmiyor.
Yazarın abisi Josef Capek’in birbirinden neşeli çizimleriyle bambaşka bir boyut kazanan bu mücevher kitabı yalnızca bir çırpıda okumayacak, yaşamınızın farklı dönemlerinde tekrar tekrar okuyup satır aralarına gizlenmiş yeni anlamları bulup çıkarabilmek için başucunuzdan ayıramayacaksınız. Bahçıvanın Bir Yılı’nı Martin Alaçam’ın Çekçe orijinal metinden yaptığı özenli çeviriyle siz okurlarımızla buluşturmaktan kıvanç duyuyoruz.
İlkbahar yıl boyu, gençlik hayat boyu sürüyor; daha hâlâ çiçek açmaya gücümüz var. Güya sonbaharmış, lafügüzaf; biz o arada başka çiçekler açıyoruz, yeraltında büyüyoruz, yeni sürgünler hazırlıyoruz; yapacak iş hep var. Yalnızca ellerini cebinden çıkarmayanlar her şey kötüye gidiyor der ama onlar, kasımda dahi çiçek açan ve meyve taşıyan sonbahar hakkında bir şey bilmez, yalnızca altın yazı tanırlar; çöküşü tanımazlar, bir tek filizlenmeyi bilirler. Sonbahar yıldızpatım, canım benim, yıl o kadar uzun ki, sonu asla gelmez.