Büyük, pek büyük bir yemek salonuna giriyorum. Önce etrafıma bakmıyorum. Masanın üzeri, beyaz, bembeyaz emek üzerine, kırmızı ve kara, kapkara zulüm kakmalarla bezenmiş Masanın etrafında ise, kimilerinin "Sevgili büyüklerimiz", kimilerinin "Sayın efendilerimiz", kimilerinin "Filanca işadamımız" dedikleri, seçkin ve seçilmiş namussuzlar oturmakta Ellerindeki çatal ve bıçaklarla, yemek servisini bekliyorlar. Bunların karşısında süklüm-püklüm durmayı bir sanat olarak algılayan garsonlar ise, papyonu andıran tasmalanyla masaya yaklaşarak ve çeşitli dillerdeki aynı ifadeyi tekrarlayarak, masadaki efendilerine soruyorlar., - Sayın efendilerimiz, ne yersiniz? Masadaki namussuzlar için, ne güzel bir sorudur bu!. Ağızlan bir anda sulanmış ve salyalan akmaya başlamıştır!.