Silahtar, Hureyye’den sonra gecenin ilerleyen vakitlerinde son bir kez iki rekât namaz kılmış ve iyice sivrilttiği ney’i, kaburgasının altından kalbine kadar sokmuştu. Daha önce defalarca dudaklarıyla ve ciğerlerindeki nefesiyle üflediği ney’i, bu sefer kalbiyle üflüyordu. Ney’in ağzına dolan kanlar, hem ney’in deliklerinden hem de diğer ucundan çıkıp odanın içine; notalarını, yaratılmış hiçbir kulun yazamayacağı kadar sarsıcı, yıkıcı ve ihtişamlı bir güfteyi üflüyor gibiydi. Azrail, bugüne kadar hiçbir insanoğlunun canını alırken böylesine içli bir ölüme şahit olmamış gibi, ölüm acısını Silahtar’a sunamamış, Silahtar, sevdiği kadına bıraktığı son parçasıyla, yüreğinden bir doğum ve ölüm şarkısı üfleyerek dünyaya veda etmişti.