Elinizdeki kitap, şu yaşadığımız hız çağında geride kalan anlamların izini hikâyelerle sürüyor. Eski zamanların dilden dile
aktarılan, kitap kenarlarında kaydı tutulan, aşka dair hikâyeleri bunlar. Her biri hayatın sıradan görünen zuhuratlarını
ötelerin derinliği ile irtibatlandıran, bambaşka bir gözle okumaya kapı aralayan hikâyeler.
Serdar Tuncer bu hikâyelerin üzerindeki tozları üflüyor, bugünün gerçekliği ile mezcediyor, âdeta güncelliyor. Onun
dilinde her hikâye bir kapı oluyor, başka bir hikâyeye açılıyor. Ve hepsi birden insanın ezelden ebede uzanan o büyük
hikâyesine, varoluş anlamına ulaştırıyor.
Bu kitap, eski anlatıcıların o mest eden üslubu ile bir tanışma. Bunca koşup yorulmuşken bir dere kenarında, bir söğüt
gölgesinde birkaç saatlik soluklanma…