Birden anahtarı hatırladı. Bütün cesaretini ve babasına duyduğu kırık sevgiyi birleştirip odaya koştu. Vasiyetti ne de olsa. Yerine getirmeliydi. Hem belki sandığı açarsa, babasını olduğundan daha çok sevebilirdi. Ona bırakılan emanet ne ise babasıyla çözemediği her şeyi unutturabilirdi.
Bu kararlılıkla odanın kapısını açtı. Sandık hava alma hevesiyle onu bekliyordu. Bu defa hiç beklemeden hemen açmalıydı. Anahtar yerinde duruyordu. Hızla çevirdi. Paslanmış anahtardan gelen gıcırtılar heyecanını artırıyordu. İşte şimdi, yaşarken uyuşamadığı babasının yaşamı, geçmişi bir sandığın içine doluşmuş önünde duruyordu.