Intihar, Stefan Zweig’in zihnini gençlik yillarindan beri mesgul eden bir kavramdi. Yasamanin bir anlami kalmadigini anladigi anda yasamina kendi eliyle son verebilecegini daha üniversite yillarinda söylemisti. Ilk evliligi sirasinda karisi Friederike’yi kendisiyle birlikte intihar etmesi için zorlayan, sonra bu düsüncesinden vazgeçen Stefan Zweig, yillar sonra, Ikinci Dünya Savasi sirasinda, ikinci karisiyla birlikte yasamina son verdi. Yazar, önceki intihar girisimlerinden vazgeçmis olsa da korkularini, romanlarindaki ve öykülerindeki kahramanlara yasatiyor. Amok Kosucusu’nda yer alan öykülerin ortak izlegi de intihar. Kendi yasamindan ya ada tarihteki gerçek kisilerin yasamlarindan kesitler katarak yazdigi bu öykülerde Stefan Zweig’in duyarli kisiligini, olaganüstü gözlem gücünü oldugu gibi sayfalara yansittigini görüyoruz. Yazdigi öykülerin en basarili örneklerinin yer aldigi bu kitapta, bir uzun öykü olan Amok Kosucusu bir bas yapit. Insani en güçsüz, en savunmasiz yönleriyle ele alip, insan ruhunun en derin katmanlarina inmeyi bilen, bütün bunlari son derece canli, ayrintili, çok yönlü bir anlatimla kaleme alabilen, okuru gerçekten etkileyebilen bir yazar Stefan Zweig. Yazdiklarinin üzerinden bunca yil geçmis olmasina karsin, öykülerinin, romanlarinin bugünkü kusaklar tarafindan da ayni ilgiyle okunmasi, onun kalici bir yazar oldugunun en büyük kaniti. Amok Kosucusu’nun bu yeni çevirisinde, daha önceki basimda yer almayan öyküler de bulunuyor.
-