Son dönem öykücülügümüzün usta kalemlerinden Özcan Karabulut, okurlarinin uzunca bir süredir bekledigi romanini tamamladi.
Amida, Eger Sana Gelemezsem, çok katmanli, gerek boyutu, gerek ele aldigi konu/konular bakimindan dev bir roman. Bu kitap, çalisan çocuklarla ilgili bir proje için Diyarbakir’a giden Arat’in öyküsünü anlatiyor. Türkiye’nin politik çalkantilarla dolu dönemlerinde gençligini yasamis Arat, bir yandan çalisan çocuklarla ilgili çalismalarini tutkuyla sürdürmekte, bir yandan da yillardir süregelen edebiyat merakini artik hayata geçirmeye karar verdiginden, bir roman yazmaya çalismaktadir. Isleri nedeniyle çok sik seyahat eden Arat için Diyarbakir bir soru isaretidir; oraya ilk gidisidir bu. Böylece kent, Arat’i büyüler adeta. Kitaplardan okudugu, ögrendigi Amida’nin ruhu -bu gizemli ad kentin eski bir kadin hükümdarina aittir- Diyarbakir’da yasamakta midir? Ask, gizem, siddet, sur… Bu kenti tanimak istemektedir Arat. Ama kent bir labirenttir, ucu bucagi yoktur. Sonunda orada basörtülü bir kadina âsik olur. Mutsuz evliligi içinde Arat’a tutunan bu kadina Amida diye seslenir Arat. Böylece korku, umut, ask, peslerini birakmaz. Bütün bu olaylari izlerken öykünün nereye varacagini merakla bekleriz.
Amida, Eger Sana Gelemezsem, Türkiye’nin bugün yasadigi pek çok soruna deginen, bütün bu çatismalari desmeye çalisan bir roman. Kürt sorunundan çalisan çocuklara, basörtüsünden çok kültürlülüge, edebiyata, sendikalardan küresel politikalara uzanan bu yapit, hemen söyleyelim, bütün bu tartismalara taraf olmus herkesi bir biçimde rahatsiz ediyor.
Soluk soluga okunacak, askla, baris duygulariyla, Diyarbakir’in muhtesem gizemiyle dolu, ama yine de can yakici, önemli bir roman...
(Tanitim Yazisindan)-