Nizan tam bir oyunbozandı. Herkesi silah başına çağırıyordu; nefrete: Sınıfa karşı sınıf. Sabırlı ve öldürücü bir düşmanla uzlaşma olmaz. Ya öldürürsün ya ölürsün, ortası yok. Uyumak yok asla. Bütün yaşamı boyunca, o lütufkâr küstahlığıyla, tırnak uçlarına baka baka, Noel Baba’ya inanmayın, diye tekrarlamıştı. Nizan öldü, savaş bitti; bütün Fransız evlerindeki şöminelerde ayakkabı ve botlar asılıydı ve Noel Baba hepsini Amerikan konserveleriyle dolduruyordu. Eminim ki, o günlerde Aden Arabistan ya da Antoine Bloye’ye göz gezdirenler, hemen kitabı elinden bırakıp, burnu büyük bir acımayla, “Savaş öncesi edebiyatı işte; pek basit ve kesinlikle vakti geçmiş” diyordu. Troyalı Kassandra misali bir felaket tellalına ne ihtiyaç vardı? Emindik ki, Nizan yaşamış olsaydı, o da bizim yeni incelikli görüşlerimizi, başka bir deyişle tavizlerimizi paylaşırdı. O saldırgan saflığını nasıl korumuştu?
J. P. Sartre
PAUL NIZAN (1905-1940)
Paris'teki lise öğrenciliği yıllarında Jean-Paul Sartre'la dostluk kurdu. École Normal Supérieure'de felsefe okuduktan sonra yirmi yaşındayken Fransa'dan ayrılarak Aden'e gitti. İki yıl orada kaldıktan sonra Fransız Komünist Partisi'ne girdi. Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı'nın imzalanması üzerine 1939'da partiden ayrıldı. Aynı yıl Fransız ordusuna katıldı ve Dunkerque'teki çarpışmalarda öldü. Nizan edebi denemelerinde Marksist edebiyat anlayışını yansıttı. Bir otobiyografik roman niteliğinde olan Antoine Bloyé (1933) işçi kökenli bir küçük burjuvanın çelişkilerini, Truva Atı (1935) genç bir komünist militanı, en tanınmış yapıtlarından Fesat (1938) devrimci aydınların siyasetle ilişkilerini konu alır.
Kullanılan Reklam Mecraları: Sosyal Medya ve Gazete/Dergiler