Istırabın ne kudretli bir üstat olduğunu, sürekli elemlerin mümtaz yaradılışlı insanlarda ne derin hüviyet meydana getirdiğini bu küçük manzumeler büyük bir belâgatle anlatıyor.
Heybeli ve Burgaz sanatoryumlarında tabiat görüşleri, hastane intibaları, ölüm tasavvur ve tasvirleri, Haydarpaşa Verem Hastanesinde iken bir gece akan bir yıldızın düşündürdükleri, memleket, ocak, ana, baba ve kardeş Özleyişleri, gençlik emelleri, aşk ve güzellik tahassüsleri, yaşamak ihtiyacı, gelmeyen şifadan şikâyetler, içten kopan hıçkırıklar, usançlar, ümitler ve ümitsizlikler... Her parçayı dikkatle ve tekrarla okuduktan sonra benim vardığım kanaat bu oldu: şu bir avuç şiir, tekâsüf etmiş gözyaşları halinde bir avuç incidir. Ve rikkati ruha sinen bu yazıların kıymeti, zamanı aşacaktır. Hele (Şamdan) manzumesi genç şairin son gününde kadit olmuş ellerle ve son bir hızla kucaklayarak tepesinde on mum alevi halinde yaktığı ruhunu ebediyete ulaştıracaktır, sanıyorum.