Usta Ispanyol yazar Javier Mariás'in basyapiti Yarinki Yüzün'ün ikinci cildi Dans ve Rüya da ilki kadar yogun ve etkileyici. Ilk ciltte tanistigimiz "insan tercümani ya da yorumcusu" Jaime Deza, Ingiliz Gizli Servisi'ndeki görevini sürdürürken etrafinda olup biteni gözlemeye ve geçmis olaylarla baglantilandirarak çözümlemeye devam ediyor. Konumunu ve nelere kadir oldugunu tam olarak kestiremedigi gizemli amiri Tupra'nin bir gece siddete basvurduguna tanik olmasi, Deza'yi Iç Savas döneminde kendi ülkesi Ispanya'da yasananlari düsünmeye sevk ediyor. Normalde siddete meyilli olmadigi halde siradisi kosullarda korkunç seyler yapabilen siradan insanlar, daha sonra hayatlarini nasil sürdürürler? Deza'nin dönüp dolasip geldigi soru bu – tarihe baktigimizda hepimizin kaçinilmaz olarak sordugu soru. Ne var ki Dans ve Rüya'yi bir nevi "geçmisle hesaplasma"ya veya insanin "karanlik" tarafini, içindeki siddet potansiyelini anlama çabasina indirgemek haksizlik olur. Zira Mariás bir yandan insan zihnini ve psikolojisini tüm karmasikligi ve zenginligi içinde resmederken, bir yandan da Gizli Servis çevresinde dönen olaylari saran gizem perdesini yogunlastirarak okurun merakini beslemeye, bu heyecanli bekleyisi tirmandirmaya devam ediyor.