Sevgili! Hani bir ask idin, bir güzellik idin sen, güzellikle askin kesistigi prizmada. Güzelligin, cihani gösteren bir ayna; askin, o aynanin cilâsi idi hani. Güzelligin olmasa efendim, aski hiç bilmeyecekti cihan; askin olmasa güzelligi hiç anlamayacakti. Ask pazarinda mezat hep güzelligine; güzellik yurdunda yollar hep askina durmustu efendim... Ve sen gitmistin… Siiri meslek edinip de sair olamamanin acisini en iyi bilenlerdenim ben. Siir söyleyemedigim için duygularimi, siire en yakin gördügüm deneme formatinda anlatmayi yeglemem bundandir. Ancak, bu kitaptaki her bir deneme için birkaç kitap okudugumu itiraf etmeliyim. Uzun gecelerde küstürdügüm uyku perisinin dönmesini beklerken sekillenen düsüncelerim beyaz sayfalara bu üslûpta yayildi ve her bir cümle bazen birkaç defa degistirildi. Anlattiklarim kendime degil, topluma; merkeze degil muhite aitti. Benim duyduklarimi duyan yüzlerce kalbin yasadigini bu kirk denemeyi yazarken ögrendim. Hüzün, gözyasi ve aciyi ifade etmenin ne kadar çok yolu varmis meger. Meger ne çok titrermis kalbimiz yasadiklarimiz karsisinda.