Ilk kez 1901 yilinda Moskova Sanat Tiyatrosu'nda sahnelenen Üç Kiz Kardes, Çehov'un en hareketli, buna ragmen en ince nüanslarda en derin psikolojik yorumlari yansitan eseridir. Çehov, oyununun bas kahramani olan üç kiz kardesin umutlarini, evliliklerini, özlemlerini, hayal kirikliklarini yazdigi diyaloglara yansitirken, Rusya'nin ayricalikli, kültürlü ve romantik sinifinin modern dünya karsisinda nasil bocaladigini, bu yabanci dünyanin içinde hayati anlamlandirma çabasini büyük bir ustalikla okura ve izleyiciye hissettirir. Prozorov ailesinin çocuklari baskent Moskova'da büyümüs, kültürlü, ince zevkleri olan kisilerdir, fakat on bir yildir küçük bir tasra kasabasinda yasamaktadirlar. Moskova, oyunda sembolik bir önem tasir. Bütün kültürel etkinliklere açik büyük ve isikli kent kiz kardeslerin rüyalarini süsler, hep oraya dönme arzusunu dile getirirler; yasadiklari her olayin, kurduklari her iliskinin onlari o görkemli kente, eski güzel günlere yöneltecegine inanmak isterler. Oyun boyunca okur ve seyirci bu derin özlemin üç kiz kardesin olaylara gösterdigi tepkilerde, kendi aralarinda yaptiklari konusmalarda nasil kipir kipir oldugunu, fakat oyunun sonuna dogru yerini yavasça bir hayl kirikligina birakarak sönümlendigini fark eder. Hiçbir sey geri gelmez, çünkü modern zamanlarda geçmise özgü güzelliklere ve duygulara yer yoktur. Yeni hayata uyum saglamak için ise vakit çok geçtir