“Laure Marchand ve Guillaume Perrier elinizdeki kitapta, Türkiye’de yokluk haline getirilmis varligin pesine düsmüsler. Yüzümüze bir ayna tutarak, bu yoklugun izlerini bize gösteriyorlar. Bize bu kendi kendinize yarattiginiz sirça köskten, bir hayaller ve halüsinasyonlar dünyasi olan ‘iletisimsel gerçeklik’ten kurtulmadikça huzura ve rahata kavusamayacagimizi hatirlatiyorlar.”TANER AKÇAMKanayan bir yaranin üzerinde baris insa edilebilir mi? Fransiz tarihçi Pierre Vidal-Naquet “inkârcilik bizzat soykirimin devami, hatta en incelikli, nihai evresidir,” diyor. Buna göre, Türk resmî görüsü de, inkâr politikasiyla yaranin kapanmasina engel oluyor.Bir yandan Ermenistan’la oynanan futbol maçlarindaki dostluk girisimleri, bir yanda Sevag Balikçi olayi… Fransa’da inkâra karsiçikartilan yasa… Hrant Dink cinayeti… Her ikisi de gazetelerinde Türkiye muhabirligi yapan Guillaume Perrier ve Laure Marchand,röportaj ve arastirmalardan olusan bu derlemede, bir yüzyil aradan sonra soykirimin hâlâ capcanli olan gerçekligini ve soykirimin inkârinin “hasta” ettigi Türk ve Ermeni toplumlari üzerinde yarattigi sonuçlari kesfe çikiyorlar.Adlari degistirilmis, evleri, kiliseleri yikilmis köylerde, soykirimda canini kaybetmis, yahut bir sekilde kaçmis, kurtulmus insanlarinçocuklarini, torunlarini bulup konusturuyorlar. Resmî tarihin karsisina, onlarin hikâyelerini, onlarin tarihlerini koyuyorlar.