Roman sanatında gerçekçilik akımının kurucu mitlerindendir Balzac. Gerçekliği ondan daha doğru ya da titizlikte yansıtanlar vardır belki, ama Balzac’ın gerçekçiliği şiirsel bir üslupla harmanlanıp metne incelikli bir biçimde katılmasıyla farklılaşır. Yaşadığı dönemin siyasal, ekonomik ve toplumsal sorunlarının birey üzerindeki etkilerini ele alırken yaptığı abartılar, sahte bir bilimsellik tutkusu, paraya olan ilgisi nedeniyle sınıflar arası çatışmaların yerine finans kapitale ağırlık vermesi türünden gerekçelerle, 20. yüzyıl Marksist estetikçilerine göre edebi gerçekçiliğin en büyük yazarıdır Balzac...
HONORÉ DE BALZAC
1799 yılında Fransa, Tours’da burjuva bir aileye doğdu. Sekiz yaşında Vendôme’daki Oratoryenler Koleji’ne yatılı verildi. Uzun süre ailesinden ayrı yaşadı. On beş yaşında Paris’teki Lepître yatılı okuluna geçti. On yedi yaşında Hukuk Fakültesi’ne başladı. Bir yandan bir noterde staj yaparken bir yandan da Sorbonne’daki edebiyat derslerine katıldı. Aile dostu bir noterin yanında çalışmayı reddedip yazar olmaya karar verdi ve Lesdiguières sokağındaki 9 numaralı evin çatı katında yazmaya başladı. Trajedi ve Walter Scott tarzı tarihsel roman denemeleri oldu. 1822’de ilk aşkı, kendisinden yirmi iki yaş büyük olan Madam Laure de Berny’yle tanıştı. Edebiyatçılarla dostluklar kurdu. Mart 1850’de Madam Hanska’yla evlendi. Aynı yılın ağustos ayında Fortunée sokağındaki konağında öldü ve Père-Lachaise Mezarlığı’na gömüldü. Cenaze töreninde Victor Hugo konuşma yaptı. 51 yıllık hızlı yaşamında, İnsanlık Komedyası adını verdiği 137 eserden oluşan 26 ciltlik devasa bir şaheser yaratmış ve 2504 roman karakterine can vermiştir.