XIV. Louis döneminde yaşamış bir Fransız tüccarın o dönemin Ortadoğu toplumlarıyla ilgili olarak anlattıkları, önyargılardan arınmış bir okumayı ve art arda gelen hoşgörüsüzlük yüzyıllarının bu anlatıları mahkum ettiği prangalardan onları kurtarmayı becerebilirsek günümüzün bilgilerine birçok şey katabilir.
Söz konusu Fransız tüccar 1605’te Paris’te doğan ve Ortadoğuya yaptığı altı seyahat 36 yıla yayılan Jean-Baptiste Tavernier. Anvers’den göç etmiş, coğrafya haritaları ticareti yapan bir Protestanın oğlu olan bu tüccar hayatını seyahat ederek geçirdi, dönemin ileri gelenlerince ağırlandı, soyluluk unvanı alarak toplumsal statüsünü yükseltti, bilgi dünyasına ve geleceğe, tüccar olarak mal oldu. Anılarını tüccar olarak yazdı; bu anıları yazmasını bekleyenler de, her şeyden önce, ondan ticaret alanındaki deneyimlerini aktarmasını istemişlerdi.
Tüccarlar insanlar ve nesneler konusundaki değerlendirmelerinde, bunların amaçlanan hedefe sağlayacağı yararı baş ölçüt olarak alır: Ermeniler iyidir, çünkü toptan ticareti onlar ellerinde tutuyor; Şah iyidir, çünkü Avrupalı tüccarlara ilgi gösteriyor; Persepolis ilginç değildir, çünkü ticarete kapalıdır, vb. Jean-Baptiste Tavernier kervan ticaretinin vazgeçilmez koşulu olan güzergahları belirleme ve betimleme işlevini üstlenerek, her şeyden önce bir coğrafyacının görevini yaptı. Anlatılan güzergahlar, elbette kervan yollarına sağladıkları yarara göre seçilmişti. Tavernier için Doğu bir yandan başarının, öte yandan da serüvenlerin, sarayların ve değerli taşların, kısaca ihtişamın simgesiydi; ama orada yaşayan insanların simgesi asla değildi.
Ne var ki asıl sorun, “Doğu despotizmi” fikrinin ve bundan kaynaklanan Batı’nın üstünlüğü düşüncelerinin üzerinde yükseldiği temellerden birini de Tavernier’nin yazdıklarının oluşturmasıdır. Batı, daha Rönesans’tan başlayarak, Antikçağ serabının kurbanı olmuştur. Elindeki kitaptan Antikçağ’ın parlaklığını okuyan, sonra bunları yerinde görmeye gittiğinde, harabelerin sefil köylülerle çevrildiğini gören Batılı aydın kişi, buralar bugün eğer bu hale gelmişse suçun barbarlarda, Türklerde, Araplarda ve diğerlerinde olduğu; gasp edilen ve kötü yönetilen bu mirasın Antikçağ “değerlerinin” emanetçisi Batı’nın hakkı olduğu sonucuna “mantıksal olarak” varıyordu.
Tavernier’nin yaptığı türden incelemeler, çıkarılan bu sonuçları pekiştirmekteydi. Tavernier 1631 ile 1663 arasında Ortadoğuya altı seyahat yaptı ve bu seyahatleri sırasında Anadolu’nun çok çeşitli köşelerine Adapazarı, Afyonkarahisar, Ankara, Antakya, Bitlis, Bolu, Bolvadin, Cizre, Diyarbakır, Edirne, Efes, Erzurum, Gebze, Gerede, Gümüşhane, İskenderun, İzmir, İznik, Kağızman, Kars, Kuşadası, Mardin, Sıvas, Sinop, Trabzon, Tarsus, Tatvan, Tokat, Turhal, Urfa ve Van’a uğradı. Etrafına kendi toplumunun önyargı ve kalıplarıyla baksa bile Türkleri, Kürtleri, Ermenileri, Rumları, Yahudileri ve Süryaniler anlattı. Jean-Baptiste Tavernier’nin Les six voyages adlı yapıtı, 1676’da yayınlanışından tam 330 yıl sonra, geçen yıl yitirdiğimiz değerli tarihçi Stefanos Yerasimos’un yazdığı giriş ve notlarla artık Türkçede..
Sayfa Sayısı : 180
Ağırlık : 180 gram
En / Boy : 13.5 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Dil : Türkçe