Devlet, hem son derece somut, elle tutulur iliskiler toplami, hem de soyut bir kavramdir. Mesru siddet, vergi toplama, yargilama ve cezalandirma islevleri devletin tekelindedir. Devlet milyonlarca insanin gözünde “hakem“dir; “baba“dir; “kamu düzeni“dir; gözleri bagli adalet dagiticisidir... Bir kutsallik hâlesidir. Bunlar devleti, ideolojik ve siyasal mücadelenin de kritik konusu ve alani durumuna getiriyor. Devlet insan soyunun yarattigi en gelismis, en yetkin örgüttür; toplumun üzerine çikan, sömürü, baski ve ezgiyi sürekli kilan en büyük güç sistemidir. Sömürü ve baskiyi kaldirma mücadelesi devletsiz, iktidarsiz yürütülemez. Devletten kurtulmadan, devleti yok etmeden özgür topluma, özgür insana ulasmak ise hiç olanakli degil. Bu kitapta devlet, teori ile pratigin iliski ve etkilesimi içinde, teori ile pratigin birliginin en algilanabilir, çözümlenebilir bir veri olarak bulundugu tarihsel süreç içinde inceleniyor. “Tekelci“, “emperyalist“ devletin bugünkü varolus biçimi ve kavrami olan “ulus devlet“, emperyalist-kapitalist devletler arasindaki bütünlesme ve çatisma egilimleri kitapta öne çikarilan konulardan. Devleti konu alan bir çalisma, Sovyetler Birligi’ndeki büyük denemeyi yok sayamazdi. Basli basina bir teori ve tarih konusu olusturan, çok etkenli, çok yönlü, çok boyutlu Sovyet deneyimi devleti merkeze koyan bir yaklasimla degerlendiriliyor. (Tanitim Yazisindan)