Târîh-i Güzîde’nin yazari Hamdullâh Müstevfî-i Kazvînî, H.680/M.1281’de Kazvîn’de dogdu. Arap asilli Siî bir ailenin çocugu olan Hamdullâh, Kerbelâ’da Hz. Hüseyin’in saflarinda savasarak ölen, Hürr b. Yezîd er-Riyâhî’nin ahfadindandir.
Târîh-i Güzîde’nin dördüncü bâbinin altinci fasli “Zikr-i Pâdisâhân-i Selçûkiyân” basligiyla Selçuklulara ayrilmis ve Selçuklu tarihi üç subeye taksim edilmistir. Birinci subede Selçuklularin zuhurundan baslayip günümüzde Büyük Selçuklular ve Irak Selçuklulari olarak isimlendirilen dönem hakkinda, ikinci subede Kirmân Selçuklulari ve üçüncü subede ise Rûm’daki Selçuklular yani Anadolu Selçuklulari hakkinda bilgi verilmektedir.
“… Islâm döneminde hüküm süren devletlerin yöneticilerinin her biri, bir ayip ve kire bulasmislardi: Meselâ Benî Ümeyye zindik, Mu‘tezilî ve Hâricî; Benî Abbâs’dan bazilari Mu‘tezilî; Benî Leys ve Âl-i Büveyh Râfizî; Gaznevîler, Hârezmsâhîler ve Salgurîler ise asla ve esasa saygisiz idiler. Selçuklular ise bu ayip ve kusurlardan temiz, Sünnî, pâk dîn, iyi ve güzel i‘tikâdli, hayir sahibi ve ra‘iyyete müsfik idiler…”
“… Onlara isyân eden Selçuklu emîrleri ve atabeglerinin her biri bir belâya tutuldu. Kurtulma vesîlesi aradiklari her yerden bir musîbet ve zillet gördüler. Velinimetlerine karsi verdikleri sözü tutmamalari sebebiyle helâk rüzgâri, ansizin geldi. Hak Subhâne ve Teâlâ, hiç kimseyi nimet kâfirligine giriftâr etmesin…”
Bu eserin, son yillarda artan Selçuklu tarihine ilgiye katkida bulunacagini ümit ediyor ve Arap asilli bir yazarin olaylara nasil baktigini görmenin tarih meraklilari için ufuk açici olacagini düsünüyoruz.