Sürrealizm rüya aleminden ve bilinçdisindan beslenen; aklin hükmünü sarsan; arzuyu egemen kilan bir yeni gerçeklik yaratma pesindeydi. Önce edebiyatta belirdi, sonra “bulunmus nesneler”, resim, fotograf ve heykeli kapsadi. Her ne kadar sürrealist bir mimarliktan söz edilemeyecegi yaygin bir kani olsa da, sürrealistler kentle ve mekânla hep hasir nesir oldular. Mimariyi öteki sanatlarla kaynastiran mekânlar hayal ettiler. Modernist mimarligin kati rasyonelligine ve islevselciligine karsi siirselligi, rastlantiyi, arzuyu, mitleri, kökenleri öne çikaran bir mimarligi konu edindiler. Hem metafor olarak hem de düz anlamda yitirilen “ev”i aradilar. Bu derleme, sürrealizm ile mimarlik ve modernlik iliskisini degerlendiren incelemelerle basliyor. Sürrealistlerin hayatindaki ve yazinindaki Paris’in izini süren makalelerle devam ediyor. Ardindan Paris’te ve New York’ta düzenlenen kimi sürrealizm sergilerinin mekânlari ile Kiesler’in tasarimlarini ele alan yazilar geliyor. Bataille, Éluard, Aragon, Tzara, Dalí, Arp, Matta ve Kiesler’in mimarlik üzerine kisa metinleri derlemenin son bölümünü olusturuyor.Kapak: Antoni Gaudí (1852-1926), La Sagrada Familia.