“Aynı okulların dernek çalışmalarında yahut yurtlarda tanışmış, başka bir
dünyanın mümkün olduğunu düşünen ve bu uğurda mücadele etmeye
niyetli, birbirlerinden başka tutamağı olmayan bir avuç insandık... Kendimize
mekân olarak seçtiğimiz yer, bizden önceki muhalif kuşaklara da ev sahipliği
yapmış olan, Süleymaniye Camii’nin karşısındaki çay ocağıydı. Sabahtan
akşama kadar her türden tartışmanın yapıldığı, ev ve okullarımızdan daha
fazla zaman geçirdiğimiz ana karargâhımızdı bizim. O yüzden Süleymaniye
Taifesi olarak anılırdık. Doksanlı yılların başından itibaren okulları bitirip,
yaşam tarafından çeşitli yerlere savrulmuş olsak da biz hep Süleymaniyeli
olarak kaldık.”
Süleymaniye Günlükleri, 12 Eylül 1980 darbesi sonrası koşullarda öğrenci
hareketinin şekillenme sürecine tanıklık ediyor. Ama sadece protesto
eylemlerini, direnişleri, gözaltıları, siyasî tartışmaları, kavgaları anlatmıyor. Ev
bulma ve karnını doyurma derdiyle, ıstırabı ve eğlencesiyle, tabii aşklarıyla,
solcu öğrenci hayatının gündeliğini de anlatıyor.
Tesadüf Özlem Demir, nostaljik hamasetten uzak duran canlı anlatımıyla,
naif bir ruhu, naifleşmeden hikâye etmeyi başarıyor.