“Sokakta varolmak”, “sokaga inmek”, “sokagi geri almak”: bu ifadeler tüm dünyada 1960’li yillarin sonunda ve 1970’li yillar boyunca siyasi toplumsal hareketlere damgasini vurmustu. 1970’li yillarda toplumsal hareketler bir yandan uzamda ayrismis durumdaydilar (sehirler, kurtarilmis bölgeler, mahalleler, sokaklar, üniversiteler, okullar, kahvehaneler vb.), öte yandan eylem çesitlilikleri içinde “sokakta varolmak” öne çikmaktaydi.12 Eylül 1980 Darbesi öncelikle “sokagi” bosaltmayi, temizlemeyi, dönüstürmeyi, “sokaga” bütünüyle hâkim olmayi hedefledi. Darbenin ardindan gelen sokaga çikma yasaklari, sokak gösterilerinin yasaklanmasi, sokak isimlerinin degistirilmesi vs. yurttaslarin sadece siyasi düzlemde degil, gündelik yasam pratikleri baglaminda da kentsel fiziki uzamla baglarini kopardi.Günümüzde “sokakta varolmak”, “sokaga inmek”, “sokagi geri almak” artik geçmisin kalintisi olmaktan çikmakta. Bellegin tazelenmesi, unutturulanin hatirlanmasi süreciyle karsi karsiyayiz: 1 Mayis’i Taksim Meydani’nda kutlamak için verilen mücadele; Tekel Direnisi, kentsel dönüsüm ve HES karsiti mücadeleler; Emek Sinemasi, Taksim Gezi Parki gibi kent mekânini korumaya yönelik direnisler; Tunus, Misir, Libya gibi yakin cografyalarda yasanan güncel tarihsel gelismeler; Amerika ve Avrupa’daki “Occupy” hareketleri vs. sokagin siyasi açidan tasidigi önemin muhalif hareketler tarafindan günümüzde yeniden sahiplenildigini gösteriyor.