Başlangıçta dünya dediğimiz dev bir labirent vardı, sonra büyük bir el uzandı.
İçine atıldığımız labirentten çıkmamızı sağlayan, duvara her çarptığımızda elimizden tutup bizi çıkış noktasına getiren, hastalandığımızda bizi bir dokunuşuyla iyileştiren, dört gözle işten eve dönmesini beklediğimiz, kimi zaman sevgisini açıkça gösteremeyen; ama uyuduğumuzda gelip bizi öpen, saçımızı okşayan; iyi ve güvende olduğumuzdan emin olduktan sonra kendisi uyuyan görünmez kahramanlar var bu kitapta. Yani babalar!
Edebiyattan sinemaya, sinemadan müziğe sanatın pek çok alanında yer verilir onlara. Hatta bazen tüm olay örgüsü onun etrafında şekillenir. Ona seslenişimiz bir notayla başlı başına bir eser bile olabilir. Hepimiz çocukluğumuzda, ilk gençliğimizde ya da hayatımızın bir döneminde mutlaka Süper Baba dizisinin jeneriğini duyup hüzünlenmişizdir ya da mutlaka ama mutlaka Babam ve Oğlum filminin bir sahnesinde ağlamışızdır. Yılmaz Güney’in “Babam dünyanın en güçlü adamıydı, bir ekmeği hepimize bölebiliyordu,” sözünün hepimizde karşılığı, bittabi vardır.
Gelin hep birlikte, bu ilk kahramanlarımızın babalık deneyimlerini okuyalım.
Katkıda Bulunanlar: Ali Taylan Çulpan, Basri Yılmaz, Bülent İpek, Erdem Öztop, Erdinç Çetinkaya, Ertuğ Uçar, Fikret Kuşkan, Hakan Duran, Hakan Kalkavan, Hakan Ural, İlker Şahin, Nebil Özgentürk, Özdemir Hiçdurmaz, Özgün Uğurlu, Özgür Poyrazoğlu, Recai Çakır, Salih Seçkin Sevinç, Selçuk Aydemir, Serdar Kölürbaşı, Serkan Çağrı, Serkan Turhan, Süreyya Soner, Tuncay Baydur, Uraz Kaygılaroğlu, Ümit Alan, Yusuf Reha Alp