Güney Afrikali devrimci Steve Biko’ya (1946-1977) göre, beyazlik halleri ve beyazlik imtiyazlari ideolojiler ve siyasetler üstüydü. Beyaz liberaller ve Marksistler, gerçek birer liberal ve Marksist olamiyorlardi, çünkü liberallikten ve Marksistlikten önce gelen, ideolojilerini belirleyen beyazliklariyla ciddi bir hesaplasmaya giremiyorlar, hatta çesitli savunma mekanizmalariyla bu durumun farkina bile varamiyorlardi. Irkçiligi kendi benliklerinin disinda var olan, kendilerini etkilemeyen, irkçi beyazlara özgü bir önyargilar bütünü olarak görmeleri; irkçiligin kendilerini de her açidan imtiyazli kilan, bütün beyazlari degisen oranlarda yukarida, bütün siyahlari da asagida tutan bir sistem oldugunu görememeleri sorunun temeliydi. Bütün bunlar da onlari birer konformist ve suç ortagi yapiyordu. Ancak siyahlarin durumundan ötürü vicdan azabi ya da suçluluk duymamak için de, siyahlarla vakit geçirmeyi çok önemsiyorlardi.Siyahlar ise tarihleri asagilanmis, kültürleri parçalanmis, kendilerinden utanan, beyazlara hayranlik duyan, beyaz gibi olmak isteyen ama bunu bir türlü beceremeyen, pisirik, yilgin insanlardi. Apartheid’in yikilmasi ve esitlikçi bir toplum kurulmasi için, ilk önce bu sahsiyetini kaybetmis siyah insanin ayaga kalkmasi; özsaygisini ve onurunu kazanmasi; tarihiyle, kültürüyle, vücuduyla gurur duymaya, kendini sevmeye baslamasi gerekmekteydi. Iste Biko’nun önderlik ettigi ve en önemli düsünürü oldugu Siyah Bilinci Hareketi, siyahlara bu gururu ve gururla birlikte gelecek cesareti asilama hareketidir.Ünlü Amerikali protest sarkici Joan Baez'in o lirik yada agita benzeyen "Biko" adli parçasini bu kitabi okurken dinlemenizi öneririz.