Ahmet Uluçay, ağırlıklı olarak dört yıllık (2000-2004) bir dönemi içeren ve ilk kez yayımlanan elinizdeki güncesinde hayatının her anını kaydetmiş, öncelikle bir rüya defteri titizliğiyle kaydettiği düşlerini Ve yakarışlarını; çektiği acıların, fakirliğin, sonu gelmez sıkıntıların bir film karesi gibi renklendiği dualarını
Yoksunluğuna onunla birlikte katlanan ailesi içerdeki satırların ilk kahramanları Sonra, köyündeki düğünler, cenazeler, bayramlar vd Onu yalnızlığa terkeden Türkiye sineması da var güncede, köyünden takip ettiği dünya sineması da Edebiyat güncede özel bir yere sahip, öncelikle masallar ve hikayeler, sonra romanlar Ve tabii ki Uluçay'ın yaramaz çocuğu, sineması Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak'ın nasıl büyük sıkıntılar ve acılardan sonra hayat bulduğunu bu satırlarda bulacaksınız, Bozkırda Deniz Kabuğu ve Kuzey Masalı'nın acılarını da
Mutlak olarak iyi olan bir insan delirir. Çünkü ait olmadığı, kendisinin bir parçası olmayan bir ortamda yaşamayı beceremez. (Kurosawa) Müthiş bir tespit. Ben mutlak olarak iyi bir insan mıyım? Hayır. Ama iyi bir insan olmaya çalıştığım kesin. Protest bir duyguyla zaman zaman içimdeki kötülüğü eşelemeye çalıştığım, kötülüğü hayatımın merkezine koymayı düşündüğüm de oldu ama insan doğasını değiştiremiyor. İçim uzun süre kirli kalamıyor.