Bu vesileyle su soru akla gelir: neden hiç kimsenin istemedigi, arzu etmedigi ama bedelini emekçi siniflarin ödemek zorunda kaldigi krizler ortaya çikiyor? Bu sorunun cevabi, kapitalist üretim tarzinin mantiginda, temel hareket yasalarinda, Marx’in kapitalist birikimin temel yasasi dediginde saklidir. Zira orada yine Marx’in tam bir açiklikla ifade ettigi gibi, sosyal üretim kosullarinin kapitalist sinifin özel mülkiyetinde oldugu durumda, üretimi artirmayi amaçlayan tüm araçlar, üretici [sinif] üzerinde birer sömürü ve baski aracina dönüsüyor. Dolayisiyla, simdilerde dillendirildigi gibi kapitalistleri insafa ve sorumlu davranmaya davet ederek, sorunun üstesinden gelinebilecegini düsünmek, bir seyi olmadigi yerde aramaktir. Zira, kapitalizm ahlâk, merhamet gibi kavramlara yabancidir, bu tür kavramlar ve kaygilarla ilgili degildir. Daha da ötede, her bir tekil kapitalistin süreci etkilemesinin mümkün olmadigi bir durum söz konusudur. Tekil olarak her bir kapitalistin bireysel iradesinin bir kiymet-i harbiyesi yoktur. Yikici, vahsi bir rekabet ortaminda faaliyet gösteren her kapitalist, her türlü yola basvurarak toplam arti-degerden daha büyük pay almak, sermayesini büyütmek üzere, hiç durmadan ileriye dogru kaçmak zorundadir. O, kör gidisin bir unsurundan baska bir sey degildir. Baska türlü ifade edersek, yok olmamak için büyümek zorunda olan biridir...