Sanat özgür müdür? Düsünce, sanatsal yaratimda sanatçinin özgürlügüne karsit midir? Idealden arinmis bir sanat mümkün müdür? Toplumsal düsünce sanatin ruhunu mu öldürür, yoksa ona yeni bir içerik ve dinamizim mi katar? Proudhon Sanatin Prensibi'nde tüm bu sorulari gerçekçi üslubun temsilcisi Courbet ve onun yapildigi dönemde çok tartisma yaratan eserleri üzerinden sorunsallastirir, yeni üslubu dönemin diger sanatçilari ve üsluplariyla iliskisi içinde tanimlar ve bu yolla sanatin toplumsal güzergahi olarak gördügü ikesini ortaya atar. Proudhon tüm çalisma boyunca bir yandan sanat tarihsel ve anakronik bir yöntem izlerken, diger yandan hem elestirel hem de özgür bir sanatin felsefi olanaklarini arastirir.