Dogu Avrupa'da ücra bir dag tepesinde yillar yili amcalarinin yaptigi isi devralip Yahudi sehitliginin bekçiligini üstlenen biri kiz biri erkek iki kardesin, Amalia ve Gad'in hikâyesini anlatiyor Ruhun Kuytusunda. Sonu gelmeyen kar firtinalariyla geçen uzun kis mevsimleri onlari asagidaki dünyadan, ait olduklari toplumdan ve geleneklerinden koparir; bu kopma iki kardesin baslangiçta saglam olan iradelerini ve inançlarini zayiflatir. Yalnizlik ve birbirlerine duyduklari sevginin agabey-kardes sevgisini asarak arzuya dönüsmesi, onlari utanç, pismanlik ve korkuyla örülü bir yola sürükler. Asagidaki dünyayi kasip kavuran salgin ve felaketlerden uzak bir siginak olan evleri zamanla Gad ve Amalia'nin kendi vicdanlariyla bogustuklari bir hapishaneye dönüsür. Karakterlerin iç dünyasinin ve hapsolduklari çikmazin geçmise ait fragmanlar ve simdiki zamandan sahnelerle parça parça, bir yapboz gibi örüldügü bu roman, insan ruhundaki derin ikilemleri yalin ve etkileyici bir dille ortaya koyuyor.