İnsanların, önceleri bilemedikleri, şimdi bildikleri ya da bilebildikleri bir şey, herhangi bir anlamda ve herhangi bir ölçüde tersine gitmenin ya da geri gitmenin, son derce imkansız olduğu gerçeğidir. En azından biz fizyologlar, bunu biliriz. Ama bütün dinciler ve ahlakçılar, bunun mümkün olduğuna inanırlar. Geçmiş köhnemiş düzenler ve yasalar onların hayatlarının idamelerinin garantisidir. Her yenilik dini ve yobazlığı parçalayan bir çekiçtir. Dinciler, insanları bir önceki dönemlere, karanlığa geri götürmeyi isterler ve geriye gitmeye zorlarlar. Ahlak, her zaman, insanların ayaklarını yorganlarına göre uzatmalarını sağlama çabasıdır. ... Geriye gidişin çaresi yok artık. İleri doğru gitmeye, yani adım adım çürümeyi savunanların yok olduğu bir yönde ilerliyoruz. Gelişmeyi ve ilerlemeyi durdurmak eşyanın tabiatına aykırıdır. Yavaşlata bilirler ama asla ve asla durduramazlar. Bozulanı tamir etmektense tamamen yok etmek elimizdedir. Tamir edilerek bir süre daha insanlığın eziyetine ortak olmayınız. Bozulanı daha çok bozmalısınız. Böylece kaçınılmaz son sizin sayenizde gelecektir.
Arzu ve haz birbirini tamamlayan ögelerdir. Arzuyla isteğini hazla taçlandırdığında üretmiş olduğun gelecek olacaktır. Yaptığın işten haz almak, üretmek ve yeniden üretmek.
Haz tüm canlılar için geçerlidir, biri hayatını idame etmek için kullanır, biri zevk için. Bir şeyler üretmeye kalkan bir hayvanı ki, -insan da bir hayvandır- gördüğünde bu kadar sabırlı ama aynı zamanda sabırsız, bu kadar çalışkan ama aynı zamanda tembel, acıya dayanıklı ve de dayanıksız bir hayvana baktığında filozofun gördüğü nedir? İmrenilesi bir yaratık mı yoksa tam tersi mi?