Bir dil, sadece icrasi ile kovusturmaya sebep olabilir mi? Yani o dilde “Merhaba, nasilsin?” demenin kendisi, bunu telaffuz etme âni gözalti, hapis gibi sonuçlar dogurabilir mi? Bugün dünya üzerinde binlerce dil konusuluyor ve henüz ilkokulda ögrendigimiz üzere, “dil canli, yasayan bir seydir.” Ama gün geliyor yogun politik baskilar, bir dilin sadece icra edilmesini bile kovusturmaya ugratabiliyor.
Kürtçe, dünyada bu talihsizligi yasamis dillerin belki de basinda geliyor. Yillarca hem yok sayilan, hem yok sanilan bir dilin varligini ispata çalismak aslinda acikli bir çabaydi. Ama dil nasil ki canli bir sey; onu konusan insanlar ölmesine karar vermedigi sürece ölmüyor. Yasiyor. Kürtçe hem insanlarin birbiriyle anlasmasina yarayan bir gündelik dil olarak, hem de edebî üretimin var oldugu bir lisan olarak hayatini sürdürmeye devam ediyor.
Gazeteci Nuri Firat, tekmili birden “Kürtçenin serencami”ni yaziyor Politikanin Kürtçesi ile. Serinkanli, bilimsel tarafsizligi düstur belleyen, sakin bir kitap bu. “Anliyorum ama konusamiyorum” diyenler de rahatlikla okuyabilir, “öyle bir dil mi varmis canim?” diyenler de. Anlamak, anlasmak ve bir daha barismak için...
“Kürt dili oldukça çetin bir mücadelenin konusu olmustur ve büyük darbeler alsa da, hâlâ varligini koruyabilmektedir. Ancak, birçok neden ötürü ve elbette büyük özveriler neticesinde milyonlarca insan tarafindan kullanilip korunmaya çalisilsa da, Kürt diline yönelik dilkirim sürecinin bittigi ya da esas ölümcül tehlikenin bertaraf edildigi sonucuna varilamaz.”
NURI FIRAT