Bulutlar ve melekler, tâ küçük yaşlardan beri onu gölgelemişti. Örümcek ve
güvercinler onun hicret sırasında saklandığı mağaranın girişine yuva kurup
müşrikleri yanılttı. En vahşi hayvanlar bile insanlar gibi konuşup dertlerini o
şefkatli Resule açtı. Kızgın çölde susuz kalan İslam ordusu, mübarek
parmaklarından akan suyu içerek hayata tutundu. Onun tek işaretiyle Ay bir
anda iki parçaya ayrılırken, avcuna aldığı taşlar Allah’ı zikretmeye başlıyordu.
Çünkü o 'en son' ve 'en büyük' Peygamberdi.
Bizleri de canından fazla seviyordu.