Paris, Paris ama hangi Paris? Örneğin, Les Deux Magots’da bir kadeh “kir royal” veya Lipp’in üst katında soğuk bir bira mı? Tour d’Argent’da bir porsiyon “bœuf de l’aubrac” veya Le Procope’ta bir dilim granyöz mü? Trocadero’dan bütün kenti seyretmek veya Marais’nin içlerine, Rue de Lappe’taki mahşeri kalabalığa karışmak mı? Hayır, bu defaki hiçbiri değil. Elinizdeki kitap paçavracıların, köprü altında yatıp kalkanların, bilumum madde müptelalarının, genelev sakinlerinin, müşterilerinin, hatta yasadışı fuhuş organizatörlerinin, muhabbet tellallarının, cepçilerin, hırsızların, katillerin Paris’i. Kentin göz alıcı debdebesinden ve ışıklarından saklanarak yaşayan, ama yüzyıllardır öyle yaşayan bir insanlık numunesinin tarihi. İğneyle kuyu kazan Luc Sante’den hayranlık uyandırıcı bir efemera dökümü: Öteki Paris.