...Artik daha karanlik, daha siyahti ruhu ve kanla beslenmeye baslamisti. Ruhunu saran karanliklarin pusundaki girizgâhlarda dolanmak onu paronayak sizofreni nöbetlerine sokmaya devam ediyordu. Tüm edebiyat klasiklerinin temelini olusturan; iyiyle kötünün savasini kendi beyninde yasamisti ve kötü sonunda kazanmisti. Evet, bütün her sey bittiginde herkes onu bir mefisto bir gollum olarak bu savasimdaki yerine koyacakti. Ama ruhunda yasadigi çarpismalari kimse bilmeyecekti kimse onun ruhundaki iyinin onurlu bir maglubiyetle hitama erdigini anlayamayacakti.
Kâinatin dengesi bu savaslar üzerine kuruluydu. Bir yanda arti bir yanda eksi, bir yanda karanlik bir yanda isik, bir yanda iyi, diger yanda kötü. Belki her varlik kendi içinde bu savasi yasiyor ama fiiliyata dökmüyordu veya herkesin savasinda bu iki kutbun kesin bir ayrimi yoktu. Her iyiligin içinde biraz kötülük vardi. Sadece onun gibiler siyahin ve beyazin net bir biçimde hâkim olacagi, griligin bulunmadigi bir tabloyu sergilemek durumunda kalmislardi ve bunun sonucunda siyahin egemenligine girmekten, intikamin heyecanini hissetmekten kan kokusunu genzinde tatmaktan kendini alamamisti.