İslam hukuku alanında tamamıyla yeni bir olgu olmayan fıkhu’l-ekalliyât anlayışının fıkhî teamülleri İslam’ın ilk yüzyıllarına dayanır. Mekkeli müşriklerin baskılarını engellemeye güç yetiremeyen Hz. Peygamber, kabilelerinin içinde himayesiz kalan Müslümanlara, Hristiyan Necâşî Ashame’nin hükümdarlığındaki olan Habeşistan’a göç etmelerini bizzat tavsiye etmiştir. Nübüvvetin beşinci yılında (614) gerçekleşen bu hicretten tam sekiz yıl sonra Hz. Peygamber ve Mekkeli Müslümanlar, Peygamber Şehri olarak bilinen Medine’ye hicret etmişlerdir. Müslümanlara yapılan baskı, zulüm ve diğer olumsuz muameleler karşısında Hz. Peygamber döneminde gerçekleşen bu iki hicret hadisesi, fıkhu’l-ekalliyât anlayışının ortaya çıkmasında ve gelişmesinde temel olarak başvurulan fıkhî mesnetlerdir. Özellikle Medine’ye yapılan hicret – başlangıçta Müslümanların azınlık olmalarına rağmen daimî olarak burada ikamet etmeleri – Batı’da yaşayan Müslümanların daimî ikametlerinin fıkhî bir zemine yerleştirilmesi açısından önemlidir.